Mizmer Bireysel Danışmanlık
mizmer

Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM) Çerçevesinde Mizaç Temelli Kişilik Gelişimi ve Değerler Yaklaşımı: Eğitim Modeline Giriş

Dokuz Tip Mizaç Modeli’ne (DTMM) göre her insan, belirli bir algısal yönelim ve motivasyonla dünyaya gelir. Bir kişinin dünya ile bağlantısı ve ilişkisi de bu algısal yönelim ve motivasyonu içeren mizaç temelinde başlar. DTMM’ye göre huy / mizaç; doğuştan gelen, yaşam boyu değişmeyen, bir bireyi diğerinden ayıran ayırıcı özellikler (traitler) bütünüdür (Yılmaz, 2010, Yılmaz ve ark., 2014a; 2014b). Bir araya gelmesi bir mizaç tipini ifade eden bu özellikler, hem olumlu potansiyel hem de olumsuzluğa açık bazı riskli özelliklerden oluşur. Aşağıda, DTMM’nin dokuz temel mizaç tipinin özellikleri ve zihinsel (fiziksel, duygusal, entelektüel) öncelikleri tablo halinde verilmiştir. (Tablo 1)

Mizaç tipi ve Zihinsel Önceliği

Olumlu Potansiyeller

Olumsuzluğa Açık Riskli Özellikler

DTM1 (Fiziksel)

Ciddi, Dürüst, Olgun, İdealist, Adil, Doğrucu, Mükemmeliyetçi, Disiplinli, Sebatkâr, Çalışkan, Titiz, Düzenli, Prensipli, Kontrollü, Soğukkanlı, Rasyonel, Ölçülü, Hesaplı Hareket Eden, Kurallara Uyan, İstikrarlı, Sorumluluk Sahibi, Tanımlayıcı, Planlayıcı, Sınıflayan, Kıyaslayan, Kategorize Eden, Sistematik, Reformist

Ahlakçı, Eleştirel, Yargılayıcı, Aşırı Detaycı, Çabuk Kızıp Gerilen, Katı

DTM2 (Duygusal)

Sevgi Dolu, İlişki Odaklı, Çok Duygusal, Duygularını Belli Eden, Sıcakkanlı, Dışadönük, Samimi, Konuşkan, Sempatik, Müşfik, İletişim Yetenekleri Güçlü, Arkadaş Canlısı, Acıyan, Yardımsever, Fedakar, Verici

Çabuk Etkilenen, Alıngan, Israrcı, Tutturmacı, Sitemkar, İlgi Çekmekten Hoşlanan, Kıskanç, Manipülatif

DTM3 (Duygusal)

Başarı ve Kariyer Odaklı, Yarışmacı, Hedefine Kilitlenen, Olumsuz Duyguları Kendine Engel Yapmayan, Motivatör, Popüler, Diplomatik, Pratik, Adaptif, Azimli, Çalışkan, Üretken

Hırslı, Statü Peşinde Koşan, Çıkarcı, Kurnaz

DTM4 (Duygusal)

Bireysel, Özgün, Sıra Dışı, Empatik, Aşırı Duygulu, Tasarımcı, Sanatsal, Estetik Bakış Açısına Sahip, Kimlik Arayan, Duyarlı, Doğal, İçten, Dost Canlısı, Merhametli, Romantik

Asi, Aykırı, Melodramatik, Kolay İncinebilir, Melankolik, Tutkulu, İmrenen

DTM5 (Entelektüel)

İçedönük, Sessiz, Gözlemci, Analitik, Derin Meraklı, Akılcı, Objektif, Araştırmacı, Soyutlayıcı, Kavramsallaştırıcı, Uzmanlaşan, Arşivci

Asosyal, Şüpheci, Soğuk, Mesafeli, Duygudan Uzak, Cimri

DTM6 (Entelektüel)

Güven ve Emniyet Odaklı, Takım Oyuncusu, Sadakate Önem Veren, Spontane Meraklı, Veri Depolayan, Rengini Belli Etmeyen, Sivrilmeyen, Tedbirli, Tutumlu, Titiz, Düzenli, Tüm İhtimalleri Gözeten, Ketum / Sır Tutan

Endişeli, Kaygılı, Otoriteye İhtiyaç Duyan, Paranoid Alıngan, Kötümser, Güvensiz, Hesapçı, Muhalif, Ambivalan, Kararsız, Emin Olamayan, Kuşkucu, Obsesif, Kontrolcü

DTM7 (Entelektüel)

Yeniliğe Açık, Keşfetmeye Meraklı, Hareketli, Girişken, Dışadönük, Çabuk İlişki Kuran, Konuşkan, Tecrübe Eden, Vizyoner, İnovatif Yaratıcı, Hayalci, Neşeli, Muzip, İyimser, Pratik, Çağrışımları Hızlı, Heyecan Arayan

Sıkıntıdan Kaçınan, Düzensiz, Savurgan, Gailesiz, Abartan, Sabırsız, Çabuk Sıkılan, Hesapsız, Dürtüsel, Dikkati Dağınık, Maymun İştahlı, Fikir Uçuşması Yaşayan

DTM8 (Fiziksel)

Lider, Kendinden Emin, Cesur,  Cömert, Himaye Eden, Mücadeleci, Meydan Okuyan, Dobra, Girişimci, Çabuk Eyleme Geçen, Net, Dayanıklı

Hükmedici, Baskıcı, Otoriter, Grandiyöz, Sert, Müdahaleci, Toleranssız, Öfkeli, Kavgacı, Şiddet Eğilimli

DTM9 (Fiziksel)

Sakin, Uyumlu, Barışçıl, Arabulucu, Mülayim, Huzur Veren, Yargılamayan, Bütünleşmeci, Çatışmaktan Uzak Duran, Yumuşak, Esnek, Sabırlı, Rutini Seven, Akışına Bırakan

Ağırkanlı, Pasif Dirençli, Hayır Demekte Zorlanan, Müdahil Olmayan, Öfkesini Bastıran, Erteleyen, Utangaç

 

Mizaç özeliklerinin zaman içerisinde “kararlı” ve “sürekli” hale gelerek belirginleşmesi ve şekillenmesiyle karakter meydana gelir. Mizaç temelinde gelişen, kişiliğin belirginlik, kararlılık ve süreklilik gösteren niteliklerini oluşturan karakter, değişmez değil, ancak değişime oldukça dirençlidir. Kişilik ise; zekâ, cinsiyet, genetik yapı, yaş, biyolojik özellikler v.b. içsel / doğuştan gelen faktörlerle aile, eğitim, sosyal çevre, yaşanılan olaylar, kültür, inanç v.b. çevresel faktörlerin tamamının mizaç temelinde etkileşmesiyle oluşur. Mizacın statik / değişmez özellikleri üzerinden gelişen  kişilik, dinamik / değişebilirbir yapıdır (Yılmaz ve ark., 2014a, 2014b).

DTMM’ye göre mizaç, kişinin algı önceliklerini belirleyen ve dolayısıyla zihinsel (fiziksel, duygulanımsal ve entelektüel) gelişimini şekillendiren, aynı zamanda kişilik gelişiminin en temel yapıtaşını oluşturan bir programdır. Araştırmacılar ve eğitimciler tarafından yanlış ve kısıtlayıcı bir şekilde daha çok ahlaki değerler bağlamında ele alınan karakter ise yine mizaç temelinde, doğal olarak gelişir ve kişiliğin ana / kalın damarlarını oluşturur. Karakter gelişiminde, her ne kadar toplumsal değerler ve eğitimin önemli bir etkisi bulunsa da, mizacın etkisi daha fazla görülür. Kişilik gelişiminde ise hem mizaç, hem de mizaca etki eden faktörler eşit derecede önemlidir (Yılmaz ve ark., 2014b). Bu nedenle DTMM çerçevesinde hem mizaç, hem de çevresel faktörlerden (aile bireylerinin kişilik özellikleri, içinde yaşanılan kültür, eğitim v.b.) beslenen değerler konusu kişilik kavramı üzerinden ele alınmaktadır.

Bu yazıda, DTMM çerçevesinde mizacın algısal öncelik ve kişilik gelişimine etkisi ilk kez geniş bir perspektiften açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca kişilik gelişiminde önemli bir rolü bulunan değerler konusu mizaç temelinde ele alınmış ve değerler gelişimi konusunda kavramsal olarak yeni bir eğitim yaklaşımı önerisinde bulunulmuştur.

DTMM Çerçevesinde Zihinsel Gelişim

Mizacı kişinin fiziksel, duygulanımsal ve entelektüel ana pozisyonunu belirleyen yapısal bir program olarak tanımlamıştık. DTMM’ye göre kişi, içsel ve çevresel faktörleri mizaç tipinin öncelikleri çerçevesinde algılar ve bu algısal öncelik üzerinden yorumlayarak mizaç özellikleri üzerinden *doğal bir kişilik geliştirmeye eğilim gösterir. Örneğin, yakın bir arkadaşı tarafından beklenmedik bir şekilde hakarete uğrayan DTM8 mizaç tipindeki bir kişi, bu durumu kendi varlığına direkt bir saldırı (fiziksel öncelik), DTM2 mizaç tipindeki bir kişi, o kişi tarafından sevilmediği (duygusal öncelik), DTM6 mizaç tipindeki bir kişi ise o kişinin güvenilmez biri olduğu (entelektüel öncelik) şeklinde algılar ve yorumlar. Dolayısıyla aynı olay farklı mizaç tiplerindeki kişilerin kişilik oluşumunda farklı etkilerde bulunur.

Bireysel farklılıklar, bir anlamda kişinin temel algı noktasının ne olduğuna göre şekillenmektedir. Örneğin yaşamda temel algı noktası fiziksel öncelik olan DTM9, duygusal öncelik olan DTM2 ve entelektüel öncelik olan DTM5 mizaç tiplerini ele alalım. Başlangıçta bu üç mizaç tipindeki bebeğin de ihtiyaçları ve ihtiyaçlarını giderme yolları benzer gibi görünebilir. Örneğin üçü de emme ve yakalama refleksi gösterir, acıktığında ağlar v.b. Ancak doğumdan itibaren başlayan bir süreçle çevresel faktörler ve öğrenme devreye girdiğinde durum değişir. Zaman içinde bebeklerin mizaç tiplerinin farklılığından kaynaklanan algısal öncelikleri gelişimlerini ve davranışlarını şekillendirmeye başlar. Her acıktığında meme emen DTM9 mizaç tipindeki bebeğin algısı fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında takılır. Burada bahsedilen takılma, bir sağlıksızlık ya da psikopatoloji değil, bireyin doğuştan gelen algısal önceliklerinin doğal bir biçimde ortaya çıkmasıdır. Dolayısıyla DTM9 mizaçlı bebeğin algısı fiziksel önceliklere odaklı olduğundan, meme emmeyi de “en az enerji harcadığı, karın doyuran ve rahatlık veren bir eylem” olarak algılayacaktır. Yaşamı boyunca da algı önceliği; fiziksel ihtiyaçların (yeme, içme, uyku, dinlenme, cinsellik v.b.) en az enerji harcanarak doyumu ve bu yöntem üzerinden rahatını sağlamaya yatırım yapacak şekilde gelişecektir. Acıktığında meme emen DTM2 mizaç tipindeki bebeğin algısı ise annesiyle kurduğu ilişki üzerinden duygusal önceliklere takılır. Meme emmeyi “sıcak ve yakın bir ilişki içinde karşılıklı olarak sevildiğini ve sevdiğini hissettiği, ilgi gördüğü bir eylem”  olarak algılayacaktır. Yaşamı boyunca da algı önceliği nesneler aracılığıyla ilişki kurmak üzerinden, olumlu duygulanım hissetmeye yatırım yapacak şekilde gelişecektir.  Meme emme eylemi tüm bebekler için her ne kadar birincil olarak açlığın giderilmesi ve yaşamın devamını sağlasa da, temel algı noktası duygusal öncelik olan DTM2 mizaç tipindeki bir bebek için, duygusal bir önem ve önceliğe sahip olacaktır. Aynı şekilde yaşamı boyunca da temel algı noktası duygusal öncelik olacağından, fiziksel ve bilişsel gelişimi de duygusal öncelik üzerinden olacaktır. Örneğin, yemeği bile hoşlandığı arkadaşlarıyla birlikte yemeyi tercih edecek, sevdiği öğretmenlerin dersini daha kolay anlayacaktır. DTM5 mizaç tipindeki bir bebeğin algısı ise belki annenin memesi, belki de bir başka nesneyi bilmeye karşı duyduğu merak üzerinden entelektüel önceliklere takılır. Yaşamı boyunca algı ve önceliği “çevresiyle minimum ilişki kurup, sessizce gözlemleyerek derinlemesine bilmeye” yatırım yapacak şekilde gelişir. Kişi küçük yaşlarda -bilişsel gelişim tamamlanmadığından dolayı- var olan entelektüel kapasite ve önceliğini tam olarak ortaya koyamasa da algısal olarak çevredeki verileri daima ve öncelikle entelektüel alana yatırım yapacak şekilde algılar ve yorumlar. Böylelikle bilişsel gelişim kendisini en soyut bir biçimde ifade edecek düzeye gelene kadar, veri toplama ve kısmi soyutlamalar yaparak gelişir. Soyut düşüncenin olgunlaşmasıyla birlikte ise, o kişinin yaşamında bilişsel öncelikler daha görünür hale gelir. Ancak o yaşa dek, meşhur Einstein örneğinde olduğu gibi entelektüel önceliği fark edilmeyebilir. Bunun yanı sıra, tüm yatırımını entelektüel alana yaptığından ve fiziksel ve duygusal gelişim de entelektüel öncelik üzerinden geliştiğinden, yavaş hareket etme, çekingenlik, duygusal ilişkilere soğuk ve mesafeli olma gibi fiziksel ve duygusal alanlarda gerilik gibi görünebilen özellikler gösterir.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, yaşamın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan algısal öncelik farklılıkları, aslında gelişimin tüm mizaç tipleri için geçerli olacak şekilde beyin fonksiyonları – zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarına göre şekillendiğinin bir göstergesidir.  Bir kişinin temel algı noktası ve önceliğinin ne olduğu (fiziksel öncelik/ yeme-içme, uyuma, cinsellik, hareket etme v.b., duygusal öncelik / duygulanımsal istek ve yönelme ve entelektüel öncelik / bilme ve ayırt etme), aslında onun ihtiyaçlarını ifade eder. Küçük yaşlarda aynı noktadan, benzer bir şekilde başlayan gelişim, mizacın ihtiyaçları üzerinden fiziksel, duygusal ya da entelektüel alana evrilir. Yetişkinlikte ise, beyin fonksiyonları-zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarının farklılığına bağlı olarak gelişen algısal öncelik farklılıkları açıkça gözlemlenebilmektedir. Aynı nesneye bakan fiziksel önceliğe sahip DTM9 mizaç tipindeki kişinin nesnenin konforlu olup olmadığına, duygusal önceliğe sahip DTM2 mizaç tipindeki kişinin nesneden hoşlanıp hoşlanmadığına, entelektüel önceliğe sahip DTM5 mizaç tipindeki bir kişinin nesneyi kavramsal olarak anlamaya odaklanması, farklı algı önceliklerine sahip olan kişilerin aynı nesnenin farklı özelliklerine odaklanmalarına örnek gösterilebilir.

Yetişkinler açısından bakıldığında açıkça gözlemlenebilen bu algısal farklılıkların gelişim sırası ve önceliğinin mizaç tiplerinin ihtiyaçlarına göre evrilmesi hipotezimiz, gelecekte psikoloji ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak yapılacak çalışmalarla daha net tespit edilebilir.

DTMM Çerçevesinde Kişilik Gelişimine Yeni Bir Yaklaşım: Doğal Kişilik- Sentetik Kişilik

Mizacı, kişilik gelişiminin en temel yapı taşı olan, kişinin fiziksel, duygusal ve bilişsel özelliklerinin tamamının yapısal kodunu taşıyan bir çekirdek olarak öne sürmüştük. Kişiliğin ise içsel / doğuştan gelen (zekâ, cinsiyet, genetik yapı, yaş, biyolojik özellikler v.b.) faktörlerle, dışsal / çevresel faktörlerin (aile, eğitim, sosyal çevre, yaşanılan olaylar, kültür, inanç v.b.) mizaç temelinde etkileşmesiyle oluştuğundan bahsetmiştik. Bu bölümde, mizaç özellikleri yönünde gelişen ve davranışların, aynen mizaç özelliklerinde olduğu gibi sergilendiği kişiliği ifade eden doğal kişilik ve mizaç tipinde bulunmayan toplumsal özellik / ahlaki değerlerin, sonradan öğrenilmesiyle oluşan ve kişinin davranış repertuarının zenginleşmesini sağlayan sentetik kişilik kavramlarını açıklayacağız.

Doğal kişilik, kişinin hem olumlu hem de olumsuzluğa açık mizaç özellikleri / potansiyelleri temelinde gelişen, öngörülebilir kişiliğidir. Eğitimin doğal kişiliğin gelişiminde önemli bir oranda etkisi bulunmaktadır. Ancak bu etki sabit mizaç özellikleri temelinde meydana geldiğinden, oluşacak / gelişecek kişilik yapısı her bir bireyin mizaç enstrümanıyla karakterizedir. Kişinin doğal kişiliğini meydana getiren mizaç özellikleri değişmez ancak mizacında bulunan özellikleri olumlu ya da olumsuz / aşırı biçimde sergilemesi çevresel faktörlerden ve aldığı eğitimden önemli oranda etkilenir. Başka bir deyişle eğitim bir kişinin mizacında bulunan özellikleri yeni baştan oluşturamaz ancak mizaç tipine ait özellikleri kişilik görünümünde daha kaliteli bir biçimde sergilemesine yardımcı olabilir. Örneğin, DTM1 mizaç tipi zaten temizlik ve düzen konularında titiz olma özelliğine sahiptir. Bu kişi, temizlik ve düzenli olma konusunda oldukça katı bir eğitim almış ve öğretmenleri tarafından sık sık uyarılmışsa, bu özellikler onun kişilik görünümünde yaşamını zorlaştıracak şekilde takıntılı olma, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ya da obsesif kompulsif bozukluk şekilde ortaya çıkabilir. Ancak aynı kişi bu konuda katı bir eğitim almamış, hatta daha esnek olması yönünde daima desteklenmişse, bu özellikler onun kişilik görünümünde yaşam kalitesini bozmayacak, hatta işe yarayacak şekilde temiz, titiz ve düzenli olmaya özen gösterme şeklinde de ortaya çıkabilir.

Kişi, mizaç tipi üzerinden gelişen doğal kişiliğinin yanı sıra, taklit ve öğrenme yoluyla da kişilikteki davranış repertuarını genişletebilir. Kişinin, mizaç yapısının doğasında bulunmayan özelliklerin ve toplumsal ahlaki değerlerin, aile, okuldan alınan eğitim ve kültürün etkisiyle sonradan öğrenilmesi sayesinde geliştirdiği kişilik, onun sentetik kişiliğidir. Sentetik kişilik, doğal kişiliğe zenginlik ve çeşitlilik katar ve kişinin mizaç tipinde olmayan özellikleri kişilik görünümünde sergileyebilmesine aracılık eder. Şöyle ki; örneğin DTM5 mizaç tipindeki bir kişi, içe dönük olma özelliğine sahiptir. Bu kişi mizaç özellikleri üzerinden gelişen doğal kişilik görünümünde dışadönük biri olamaz. Ancak doğasında bulunmayan bu özelliği sonradan eğitim yoluyla ya da toplumsal aktarımla öğrenebilir ve sentetik kişiliği sayesinde zaman zaman dışadönük davranışlar sergileyebilir.

Kişinin aile bireylerinin ve öğretmenlerinin çocuğun doğal ve sentetik kişilik gelişiminde çok önemli bir rolü ve katkısı bulunmaktadır. Bireye eğitim yoluyla sentetik kişilik özellikleri kazandırılmaya çalışılırken, mizacından gelişen doğal kişiliği kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Aksine; öncelikle bireyin kendi mizaç tipinde olan özellikleri normal düzeyde sergilemesi ve olumsuzluğa açık risklerin en aza indirilmesine önem verilmeli, ardından bireyin mizacında olmayan özellik ve değerleri kazanması için yardımcı olunmalıdır. Örneğin, kabullenicilik ve uyumluluk özelliğine sahip olan DTM9 mizaç tipindeki bir bireyi ele alacak olursak; bu birey zaten doğal kişiliğinde kabullenici olma özelliğini otomatik / mekanik olarak sergilemeye eğilimlidir. Bu kişiye bir de eğitim aracılığıyla kabullenici ve uyumlu olmayla ilgili davranışlar öğretildiğinde, bu kişi kabullenicilik özelliğini sağlıksız / aşırı düzeyde sergileyecek, uyumlu ve kabullenici olmak adına istemediği durumlar karşısında çevresindekilere hayır demekte daha fazla zorlanacaktır. Oysa bu kişiye bir sentetik kişilik öğesi olarak eğitim aracılığıyla kendine güvenli olma ve gerektiğinde hayır diyebilme özelliğinin kazandırılması, bu kişinin hem kabullenicilik ve uyum hem de gerektiğinde çevresindekilere hayır diyebilme özelliklerini bir arada, dengeli bir şekilde sergileyebilmesine katkı sağlar. Bir kişinin doğal kişiliği ihmal edilerek (özellikle eğer doğal kişiliğinde baskın olarak kendi mizaç tipinin olumsuzluğa açık özelliklerini sergiliyorsa) ona sentetik kişilik özellikleri kazandırılmaya çalışıldığında sonuç genellikle etkisiz ya da olumsuz yönde olacaktır. Örneğin DTM7 mizaç tipinin olumsuzluğa açık riskli özellikleri olan; dikkati dağınık olma ve çabuk sıkılma özelliklerini sağlıksız /aşırı düzeyde sergileyen bir çocuğun, sentetik kişiliğinde DTM5 mizaç tipine ait olan dikkatini bir nesneye yoğunlaştırabilme, derinlemesine kavrama ve uzmanlaşma değerlerini normal düzeyde sergileyebilmesi beklenemez. Oysa bunun yerine, öncelikle kişinin mizaç tipindeki olumsuzluğa açık riskli özelliklerin kişilikteki etkisinin en aza indirilmesi ve aynı zamanda olumlu potansiyellerin açığa çıkması için destekleyici çalışmalar yapılmasına öncelik verilmesi daha etkili olacaktır. Bize göre, sentetik kişiliğin gelişiminde bireyin mizacında olmayan özelliklerin / değerlerin kazandırılması, doğal kişilik gelişim sürecinin öncülüğünde olmalıdır. Aksi halde, kendi mizaç tipinin özelliklerini sağlıksız / aşırı düzeyde sergileyen bir kişinin, kendi doğasında olmayan özellikleri normal düzeyde sergilemesi pek mümkün olamayacaktır.

DTMM Çerçevesinde “Ahlaki Değerler” ve Mizaç Tipleriyle İlişkisi

Gerek toplumsal yaşamda gerekse bireysel yaşamda önemli bir işlev gören ahlak kavramı, felsefeciler, psikologlar, eğitimciler ve din adamlarınca uzun yıllardır büyük bir ilgi görmüş ve tartışma konusu olmuştur.  Ahlak, toplumsal bağlamda genel bir tanımla bireylerin birbiriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar, ilkeler ve inançlar bütünü olarak kabul edilmektedir. Birey yaşamında ise kişinin iyi ya da kötü olarak nitelendirilmesine yol açan manevi nitelikler, huylar ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradi davranışlar bütünü olarak tanımlanmaktadır (Ekşi ve Katılmış, 2011). Ahlakın kelime anlamı ise “huylar”dır (Tdk). Zira yaratılışımızın en temel belirleyici niteliği de huyumuz /mizacımızdır.

Ahlak gelişiminde önemli bir kavram olan değerler ise; istenilir ilkeler, ölçütler ve nitelikler olarak tanımlanmaktadır (Yazıcı ve Yazıcı, 2011). Dokuz Tip Mizaç Modeli ahlakı, gerek bireyi diğerinden ayıran en temel yaratılış özellikleri bakımından “huylar / mizaçlar”, gerekse de toplumda sergilenmesi olumlu kabul edilen değerler bağlamında ele alır. Bununla birlikte ahlaki değerlerin, toplumdaki kavramsal (bir değerin ideal / olması gereken olarak ne anlam ifade ettiği) ve bireydekiolgusal karşılığını (bir değerin bireyler düzeyinde nasıl yaşantılandığını) bütüncül bir biçimde değerlendirir. DTMM’ye göre bir değerin ideal olarak ne anlam ifade ettiğiyle, bireyin yaşamında nasıl bir karşılık bulduğu / nasıl yaşantılandığı birbirinden farklı şeylerdir. Şöyle ki; bir değer kavramsal olarak bütünüyle olumlu kabul edilebilecek, ideal bir niteliktir. Ancak bu değer, birey düzeyinde her zaman tüm yönleriyle olumlu olacak şekilde yaşantılanmayabilir. Örneğin, fedakarlık değeri, gerektiğinde kendi bireysel önceliklerinden vazgeçebilme anlamına gelen, kavramsal olarak tamamen olumlu bir değerdir. Ancak bu değer, birey düzeyine indiğinde kendi benliğine zarar verebilecek kadar aşırı düzeyde yaşantılanabilir.Yani bize göre bireyin kendi mizaç tipine dair olumlu ya da olumsuz tüm özellikler onun bireysel ahlakıdır (yaratılışıdır). Tüm mizaç tiplerine ait olumlu özellikler ise toplumsal ahlaki değerler havuzunu oluşturur. Bireyin mizaç tipinin olumlu özelliklerini olgunluk düzeyinde sergilemesi ise onun bireysel sınırlarda “iyi ahlakı” anlamına gelir. Aynı zamanda başka mizaç tiplerine ait, toplum tarafından ahlaki değer kabul edilen özellikleri sergileyebilmesi artık onun varoluşsal olgunluk düzeyinin kendi yaratılış sınırlarının dışında bir ahlaki olgunluk düzeyine erişmesini ifade eder.

DTMM’ye göre her bir mizaç tipi olumlu potansiyelleriyle, kavramsal düzeyde, toplumsal ahlak anlayışında ittifakla olumlu kabul edilen bazı değerler sunar. Örneğin;

DTM1- Adalet, sorumluluk sahibi olma, nezaket ve görgü kurallarına önem verme, planlı ve düzenli olma, sebatkarlık

DTM2- Sevgi, ilişkilere değer verme, samimiyet, şefkat, yardımseverlik ve fedakârlık

DTM3- Çalışma azmi, olumsuz duygulara takılmama ve başarıya / hedefe motive olma

DTM4- Empati, içtenlik, merhamet, özgün bir kimliğe sahip olma, bireysellik, ince bir sanatsal / estetik görüş, yaratıcılık

DTM5-Objektif ve akılcı bakış açısı, bilgiyi soyutlama, kavramsallaştırma, teori üretme ve uzmanlık

DTM6- Güven ve sadakate önem verme, takım oyuncusu olma, tedbirli olma ve tutumlu olma

DTM7- Vizyonerlik, yeniliğe açıklık, inovatif yaratıcılık, neşeli ve iyimser olma

DTM8- Liderlik, cesur olma, cömert olma, güçsüz ve zayıfları himaye etme

DTM9- Sükûnet, sabırlı olma, kabullenicilik, yargılamadan algılama ve esneklik

Mizaç tiplerinden doğan ve aslında her biri bir mizaç tipiyle karakterize olan bu kavramlar, eğitimle kazandırılmaya çalışılan toplumsal değerlerin tümünün temelini oluşturur. Kavramsal olarak mizaç tiplerinden üretilen bu değerler, mizaç tipleriyle karakterizedir, ancak o mizaç tipindeki her bir bireyde aynı şekilde görülmeyebilir. Başka bir anlatımla; bir değerin kavramsal olarak ortaya konması ile kişi düzeyinde yaşantılanması birbirinden farklı şeylerdir. Örneğin, DTM2 mizaç tipi, kavramsal olarak yardımsever olma değerini üretir. Ancak bu, her DTM2 mizaç tipindeki kişinin bu değeri aynı nicelik ve nitelikte ortaya koyabildiği anlamına gelmez. Bir değer, kavramsal düzeyden kişi düzeyine indiğinde kendisini üç düzeyde ifade eder; sağlıksız düzey, normal düzey ve olgunluk düzeyi.

Sağlıksız düzey; bir kişide o değerin kendisini mekanik / otomatik bir biçimde, normalden az (tefrit) ya da aşırı (ifrat) ifade etmesidir. Bu, aynı zamanda kişinin, kendi mizaç tipinin özelliklerine takılıp kalması (fiksasyon), öyle davranmaktan başka türlü davranamaması, o algının dışında duygulanıp düşünememesi anlamına gelir. Yukarıdaki örnekten devam edecek olursak; DTM2 mizaç tipindeki bir kişinin, yardımseverlik değerini sağlıksız düzeyde yaşantılaması; (mekanik / otomatik olarak) yardım etmeden duramama, yardım etmek adına kendisi ve çevresindekileri zarara uğratacak kadar verici olabilme ve daha da ileri düzeyde benlik sınırlarını koruyamama, sonuçta da ilişkilere bağımlı olma şeklinde kendini gösterebilir. Ya da örneğin; DTM6 mizaç tipindeki bir kişinin, tutumluluk değerini sağlıksız düzeyde yaşantılaması; hem kendi ihtiyaçları konusunda hem de çevresindekilere karşı aşırı tutumlu olma ve gerektiğinde dahi elindekini paylaşamama, eli sıkı olma şeklinde kendini gösterebilir.

Normal düzey; bir kişide o değerin kendisini çoğunlukla mekanik / otomatik olarak ifade etmekle birlikte, bazen de olgunluk düzeyinde bir farkındalıkmışçasına ifade edebilmesidir. Zira fark etmek, anlık bir durumu ayırt etmeye karşılık gelirken, farkındalık o anda tüm durumları sanki dışarıdan izliyormuşçasına / o durumlarla özdeşleşmeden bütüncül olarak görebilmeye karşılık gelir. Normal düzeydeki kişi, mekanik / otomatik olarak sergilediği davranışlarını bir anda fark edebilir ve benlik sınırlarını korumak adına bu davranışını değiştirebilir. Bu sayede bir değeri zaman zaman sağlıksız düzeyde yaşantılamasına rağmen, çoğu zaman benlik sınırlarını koruyabilir. Örneğin DTM2 mizaç tipindeki bir kişi, yaşamının genelinde yardımseverlik değerini mekanik / otomatik bir biçimde sergiler. Suistimal edildiğini fark ettiğinde ise yardım etme davranışını bir süreliğine durdurabilir. Ancak suistimal durumu ortadan kalktığında, yardımseverlik onda mekanik / otomatik bir eğilim olduğundan ve yardım etmediğinde rahatsızlık hissetmesinden dolayı, yeniden aynı davranışı sergilemeye devam eder. Bu düzeyde olan DTM6 mizaç tipindeki bir kişi ise, tutumluluk değerini yaşamının genelinde mekanik / otomatik bir biçimde sergiler. Ancak örneğin güven odağı olarak gördüğü yakın çevresinin ihtiyaçları söz konusu olduğunda, onların güven ve desteğini yitirmek istemediğinden dolayı tutumlu olmayı bir süreliğine durdurup, onlara yardım edebilir. Fakat bu, yalnızca o duruma özgü olarak sergilenir, kişi yaşamının genelinde mekanik/otomatik tutumluluk davranışını sürdürür.

Olgunluk düzeyinde ise; kişi artık, kendi mizaç tipine ait değerleri mekanik / otomatik olmayan bir farkındalıkla ortaya koyabilmektedir. Bu farkındalık sayesinde kişi, mizaç tipine ait bir özelliği kıvamında (gerektiğinde, yerli yerinde ve kararında) sergileyebilmektedir. Bu düzeyde kişi, dışarıdan kendi özelliklerini izliyormuşçasına mizaç özelliklerinin farkındadır ancak herhangi bir özelliğe fikse olmamış, takılmamış hatta özdeşleşmemiştir. Yine aynı mizaç tipleri üzerinden açıklayacak olursak, DTM2 mizaç tipindeki bir kişi, yardımseverlik değerini daima farkındalıkla ortaya koyabilmekte, ancak yardımseverliğe fikse olmamakta (takılmamakta)dır. Hatta gerektiğinde yardımseverlik yerine doğasına zıt gibi görünen tutumluluk değerini de rahatsızlık / zorlantı duymadan ortaya koyabilmektedir. Benzer bir şekilde DTM6 mizaç tipindeki bir kişi ise tutumluluk değerini olgunluk düzeyinde sergilemenin yanı sıra -tutumluluk değerine fikse olmadığından dolayı- gerektiğinde tutumluluk davranışını durdurup, çevresindekilere karşı yardımsever olabilir (Nitekim tutumluluk değeri, kişi kendi ihtiyaçlarına karşı tutumlu, çevresindekilere karşı ise daha eli açık olduğunda toplum tarafından olumlu kabul edilmektedir). Bu örnekler aynı zamanda birbirine zıt ve çelişkili gibi görünen bu değerlerin her ikisinin de toplumda birer değer olarak kabul edilmesini açıklayabilir. Olgunluk düzeyinde, birbirine zıt gibi görünen değerler arasında farkındalıkla bir denge sağlanabilir ve çelişki gibi görünen değerler paradoksik (farklı / iki kutuplu bir tamamlayıcılık) bir şekilde tek bir birey üzerinde görülebilir.

Bazı kişiler sağlıksız düzeyde olup, normal düzeye daha yakın, bazıları ise normal düzeyde olup olgunluk düzeyine daha yakın düzeyde bir algıya sahip olabilirler. Veya normal düzeyde olup sağlıksız düzeye daha yakın ya da olgunluk düzeyinde olup normal düzeye daha yakın bir algıya sahip olabilirler.

TABLO-2

 

Olgunluk Düzeyi

Normal Düzey

Sağlıksız Düzey

Mükemmeliyetçilik (DTM1)

Kusursuz olması için çabalama ancak olmadığında herhangi bir rahatsızlık duymama

Eksikleri kolay fark etme, eksik ve hatalardan rahatsız olma ve düzeltmeye çalışma ancak gerektiğinde zorlansa da geçici bir süre düzeltme davranışını durdurabilme

Hata ve eksikler karşısında aşırı rahatsız olma, çok çabuk gerilip kızma ve düzeltmeden duramama

Yardımseverlik (DTM2)

Karşılık beklemeden yardım edebilme ancak gerektiğinde zorlanmadan yardım etme davranışını durdurabilme

Yardımsever olma ancak suistimal edildiğinde zorlansa da geçici bir süre yardım etme davranışını durdurabilme

Aşırı verici olma, suistimal edilse de yardım etme davranışını durduramama

Başarı odaklılık (DTM3)

Başarıya ulaşmak için azimle çalışma ancak başarılarla özdeşleşmeme, başarısız olduğunda da kendilik değerinin farkında olma

Başarıya ulaşmak için hırsla çalışma, başarısızlığa tahammül edememe ancak başarısız olduğunda geçici bir süre başarısızlığı kabullenebilme

Aşırı hırslı olma ve ne olursa olsun başarıya ulaşmak için kuralları görmezden gelme, hile yapma

Özgün bir kimliğe sahip olma (DTM4)

Özgün bir kimliğe sahip olma, aynı zamanda zorlanmadan topluma uyum ve katkı sağlayabilme

Özgün bir kimliğe sahip olmak için kendini anlamaya çalışma, sıra dışı olma, gerektiğinde zorlansa da geçici bir süre topluma uyum sağlama

Boşluk duygusu hissetme, kimlik sorunu yaşama, asi ve aykırı olma, topluma uyum sağlayamama

Objektif ve akılcı bakış açısı (DTM5)

Akıl yoluyla var oluşun bilgisine objektif bir biçimde sahip olma, aynı zamanda fiziksel becerilerle ilgili çaba gösterme ve duygusal / ilişkisel değerleri küçümsememe

Duygulardan bağımsız bir biçimde gerçekliği değerlendirebilme ve gerçekliğin bilgisine ulaşmaya çalışma ancak gerektiğinde geçici bir süre fiziksel beceri geliştirmeye de çabalama ve duygusallığa tahammül etme

Salt akılcı olma, fiziksel beceri gerektiren ortamlardan kaçınma ve duygusallığı küçümseme

Güven ve sadakate önem verme (DTM6)

Kendisine ve çevresine güven duyabilme aynı zamanda güvensizlik ve sadakatsizlik karşısında kabullenici ve affedici olabilme

Çevresindekilerin güvenilir olup olmadıklarını test etme ancak gerektiğinde zorlansa da geçici bir süre itimat edebilme

Güvensiz ve kuşkucu olma

Neşeli ve iyimser olma (DTM7)

Şakacı, esprili ve eğlenceli olma, aynı zamanda sıkıntı ve zorluklara göğüs gerebilme, ciddiyetle sorumluluk alma ve yerine getirebilme

Ehli keyif olma ancak gerektiğinde zorlansa da geçici bir süre sıkıntıya katlanma, ciddiyetle sorumluluklarını yerine getirmeye çalışma

Sıkıntıdan derhal kaçınma, umursamaz ve gailesiz olma

Liderlik (DTM8)

Güçsüz ve zayıfı koruyan, himaye eden, merhametli ve şefkatli bir lider olma aynı zamanda gerektiğinde toplumun yararı adına zorlanmadan liderlikten vazgeçebilme

Cesaretle öne çıkıp çevresindekilere liderlik edebilme,  ancak çoğu zaman zorlansa da geçici bir süre liderlikten vazgeçebilme, çevresindekileri himaye etse de zaman zaman zorlayıcı olma

Baskıcı, otoriter, öfkeli ve despot bir lider olma, geride olmaya hiç tahammül edememe, derhal meydan okuma ve şiddete başvurma

Kabullenici olma (DTM9)

Kabullenici olma ancak gerektiğinde hiç zorlanmadan hayır diyebilme, karşı çıkabilme

Kabullenici olma, ancak çoğu zaman zorlansa da zaman zaman hayır diyebilme

Çevresindekilere daima pasif bir uyum gösterme, hiç hayır diyememe

Burada bahsi geçen tüm mizaçlara ait değerlerin dışında; yurtseverlik, çevreyi koruma, dünyadaki her türlü vahşete karşı çıkma gibi başka değerlerin de olabileceği akla gelebilir. Ancak bize göre bu değerlerin kökleri tüm mizaçlara ait değerlere dayanmaktadır. Bu nedenle temel mizaç tiplerinden meydana gelen, eğitimle kazandırılmaya çalışılan toplumsal değerlerin tümünün temelini oluşturan değerler, birincil değerler olarak isimlendirilebilir. Birincil değerlerden türetilen (kaynağını birincil değerlerden alan) ve birincil değerlerin motivasyonları sayesinde yaşamda bir karşılık bulan değerler iseikincil değerler olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, ikincil değer olarak kabul edilebilecek yurtseverlik değerini ele alacak olursak; öncelikle yurt kavramı her bir mizaç tipi için farklı bir anlam ve değer taşımaktadır. Örneğin, DTM1 mizaç tipi için yurt, hakların adil bir şekilde korunduğu ve bireylerin sistematik bir düzen içinde bir arada yaşadığı bir yaşam alanını ifade ederken, DTM2 mizaç tipi için, sevdiği kişi ve nesnelere yakın olduğu ve sevdiklerinin bir arada bulunduğu bir yaşam alanını ifade eder. Dolayısıyla her bir mizaç tipinin yurtseverliği, motivasyon ve kaynağını mizaç tiplerine ait birincil değerlerden alır. Bir başka örnek; dünyadaki her türlü vahşete karşı çıkma değeri kaynağını, DTM1 mizaç tipindeki bir birey için adalet, DTM4 mizaç tipindeki bir birey için duyarlılık ve merhamet değerlerinden alır.

Birincil ve ikincil değerler arasındaki ilişkiler ve mizaç tipleri temelinde ikincil değerlere dair davranışların sergilenme motivasyonları ayrı bir çalışmanın konusu olduğundan, burada kısaca değinilmiştir.

Mizaç Temelli Değerler Eğitiminde Farkındalığın Etkisine Dair Bir Öneri

Bu bölümde, ülkemizde ve dünyada toplumsal genel bir olgunluk düzeyine ulaşılamamasının nedenlerini mizaç temelli bir yaklaşımla ele almaya çalışacağız. Bunun yanı sıra, toplumsal değerlerin olgunluk düzeyinde kazandırılabilmesi için, eğitimcilere farkındalık kavramı bağlamında yeni bir yaklaşım önerisinde bulunacağız.

Toplumuzda, sergilenmesi gereken davranışlar ile sergilenen davranışlar arasında önemli bir ayrılık bulunmaktadır. Dolayısıyla toplumun genel bir olgunluk düzeyine ulaşması mümkün olmamaktadır.  Bu durumun, bireye bakan ve genel eğitim yaklaşımına bakan yönüyle iki ana nedeni bulunmaktadır.

Bireyle ilgili neden: Kişiler hangi durumlarda nasıl davranılması gerektiğini (tüm mizaç tiplerine ait değerleri) kavramsalolarak öğrenmiş olabilirler. Ancak kendi otomatik / mekanik olan eğilimlerinin farkında olmamaları dolayısıyla, gerektiğinde otomatik eğilimlerini durdurabilme kabiliyetine sahip değildirler. Örneğin, DTM2 mizaç tipindeki bir kişi, kavramsal olarak adaletli davranmanın iyi ve gerekli olduğunu bilse bile, günlük yaşamda adaletli olması gereken bir durumla karşılaştığında “sevdiklerine öncelik tanıma” eğilimi otomatik olarak devreye girer ve kişi farkında olmadan bu yönde davranır. Benzer bir durumdaki DTM1 mizaç tipindeki bir kişide ise yine otomatik /mekanik olarak adaletli davranma eğilimi devreye girer. Dolayısıyla bu değerin sergilenişi sağlıksız düzeyde de olsa zaman zaman toplumda yüksek bir ahlaki anlayışa ait bir değer olarak görülebilir. Oysa kişi, otomatik eğilimlerinin farkında olmadan gerçek anlamda ahlaki bir değer ortaya koyamaz. Bu duruma örnek olarak; aynı kişinin, ailesine öncelik tanıması gereken bir durumda otomatik olarak yine “adaletli olma” eğiliminin devreye girmesi gösterilebilir. Bu kişide adaletli olmak mekanik / otomatik düzeyde yaşantılandığından, kişi böyle bir durumda zaten başka türlü davranamaması (çok katı olması ve gerektiğinde esneklik ve merhamet gösterememesi) nedeniyle adaletli davranmaktadır. Dolayısıyla bu davranış, her ne kadar duruma uygun olarak “erdemli” bir davranış gibi görünebilse de, aslında kişi başka türlü davranması mümkün olmadığından o davranışı sergilemektedir.

Bazı bireyler, özel bir dikkat ve çaba ile katıldıkları farkındalık çalışmaları (psikoterapiler, bazı felsefi ya da manevi öğretiler v.b.) sayesinde sağlıksız düzeyden öncelikle normal düzeye, ardından da olgunluk düzeyine ulaşabilirler. Ancak bu kişiler, toplumun oldukça küçük bir kısmını oluştururlar. Bunun nedeni, aslında bireyi de aşan bir şekilde, eğitim sisteminin bireylerin olgunluk düzeyine ulaşmasına yardımcı olacak, sağlıklı bir yaklaşım ve uygulama metodolojisine sahip olmamasıdır.

Eğitim sistemiyle ilgili neden: Eğitimciler tarafından bireylerin mizaç tiplerine ait olan otomatik eğilimlerinin bilinmemesi dolayısıyla, tüm mizaç tiplerine ait değerler herkese aynı şekilde ve doğal olarak ancak kavramsal düzeyde öğretilebilmektedir. Oysa eğitimin, bireylerin olgunluk düzeyine erişebilmesi için kendi mizaç tiplerine ait olumlu potansiyeller ve olumsuzluğa açık riskleri ile ilgili farkındalık kazanmalarına yardımcı olacak bir yaklaşım benimsemesi gereklidir. Eğitim sistemimiz, bireylerin kendi otomatik eğilimlerinin farkında olmalarına yönelik herhangi bir çalışma ve yaklaşım içermediğinden dolayı bireyler kendi mizaç tiplerine dair bir farkındalık sahibi olamamaktadır. Bu nedenle mizaç tiplerine ait değerleri ancak sağlıksız ya da normal düzeyde, tüm mizaç tiplerine ait değerleri ise yalnızca kavramsal düzeyde edinebilmektedirler. Bize göre eğitimin öncelikli reel amacı; tüm bireylerin kendi olumlu potansiyellerini (kendi mizaç tipine ait olan değerleri) tanımaları ve “normal düzeyde” sergileyebilmeleri için destekleyici bir yaklaşım benimsemek olmalıdır. Aynı zamanda bireylerin olumsuzluğa açık riskli özelliklerini de tanımaları ve en aza indirebilmeleri için önleyici bir yaklaşım benimsenmesi gereklidir. Bu sayede örneğin, DTM1 mizaç tipindeki bir kişi, disiplinli, sorumluluklarını eksiksiz ve hatasız, tam bir şekilde yerine getirmeye çalışan, çevresindeki hata, kusur ve eksikleri hemen fark eden, ancak hata ve eksikler karşısında çok çabuk gerilip kızmayan bir birey olabilir. Böylelikle bireylerin kendi mizaç tiplerine ait otomatik / mekanik eğilimlerini tanımaları, olumsuzluğa açık riskli özellikleri daha az ve olumlu potansiyelleri (kendi mizaç tiplerine ait değerleri) ise normal düzeyde ve daha fazla farkındalıkla sergilemeleri sağlanabilir. Böyle bir yaklaşım, toplumsal bir olgunlaşma sürecinin başlangıç noktası olabilir.

Eğitimin ideal amacı ise; bireylerin kendi mizaç tiplerinin yanı sıra tüm mizaç tiplerine ait değerleri olgunluk düzeyinde ortaya koyabilmelerini sağlayan, hem kültürel hem de manevi değerleri içeren, bilgelik düzeyinde bir toplumsal ahlaki anlayışa ulaşmak olmalıdır. Böyle bir yaklaşım sayesinde örneğin DTM1 mizaç tipindeki bir kişi, yine disiplinli, sorumluluklarını hatasız, eksiksiz ve tam bir biçimde yerine getirmeye çalışan, ancak hem kendi hem de başkalarının istemeden yaptığı hatalar karşısında çabuk gerilip kızmanın aksine, zorlanmadan affedici ve merhametli olabilen biri olabilir.

Bir toplumdaki bireylerin toplumsal değerleri olgunluk düzeyinde sergileyebilmesi ve genel olarak toplumsal olgunluk düzeyinin artması, elbette ki kavramsal ve yaklaşımsal metodoloji olarak bütüncül bir bakış, uzun vadeli bir planlama ve uygulama gerektiren bir konudur. Ancak toplumsal olgunluk düzeyinin artması gibi çok temel bir ideal amaca sahip olan eğitimcilerin, öncelikli olarak doğru bir kavramsal bakış açısına sahip olmaları çok önemlidir. Doğru, tutarlı ve kapsamlı bir kavramsal yaklaşım, etkili bir metodoloji ve uygulamanın başlangıç noktasıdır. Bizler bu bölümde DTMM’nin, kişilik gelişiminde değerler ve eğitim konusuna dair kavramsal ve yaklaşımsal görüşlerini kısaca açıklamaya çalıştık. Bu alanda planlama ve uygulama metodolojisi konusundaki yaklaşımımız ise bir başka çalışmada detaylı olarak açıklanacaktır.

Özetle bu yazıda, DTMM’nin mizaç, karakter ve kişilik kavramlarına yaklaşımı ortaya konmuş, mizaç tiplerinin özellikleri, olumlu potansiyel ve olumsuzluğa açık riskli özellikler çerçevesinde sunulmuştur. Ayrıca fiziksel, duygusal, entelektüel algı önceliklerini belirleyen mizacın, kişilik gelişimini nasıl şekillendirdiği açıklanmaya çalışılmıştır. Yaşamın ilk yıllarından itibaren ortaya çıkan algısal öncelik farklılıklarının aslında gelişimin tüm mizaç tipleri için geçerli olacak şekilde beyin fonksiyonları – zihinsel kompartımanların ihtiyaçlarına göre şekillendiği görüşü öne sürülmüştür.

DTMM’nin en temel önermesi olan kişiliğin mizaç temelinde geliştiği görüşü doğal kişilik ve sentetik kişilik olmak üzere iki yeni kavram çerçevesinde genişletilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Bu kavramlar temelinde sağlıklı bir kişilik gelişiminin en temel öğesinin mizaç özellikleri temelinde gelişen doğal kişilik olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle sağlıklı bir kişilik gelişimine destek olmak için öncelikli olarak mizaç tipine ait olumsuzluğa açık riskli özelliklerin kişilikteki etkisinin en aza indirilmesi ve aynı zamanda olumlu potansiyellerin açığa çıkması için destekleyici çalışmalar yapılması önerilmiştir.

Kişilik gelişiminde büyük bir önem ve etkisi bulunan ahlak kavramı, DTMM çerçevesinde gerek bireyi diğerinden ayıran en temel yaratılış özellikleri olan “huylar / mizaçlar” bakımından, gerekse de toplumda sergilenmesi olumlu kabul edilen değerler bağlamında ele alınmış, bununla birlikte ahlaki değerlerin, toplumdaki kavramsal ve bireydeki olgusal karşılığı değerlendirilmiştir. Bireyin kendi mizaç tipine dair olumlu ya da olumsuz tüm özellikler onun bireysel ahlakı olarak tanımlanmış, tüm mizaç tiplerine ait olumlu özelliklerin ise toplumsal ahlaki değerler havuzunu oluşturduğu öne sürülmüştür. Aynı zamanda ahlaki değerlerin birey düzeyinde kendisini sağlıksız, normal ve olgunluk olmak üzere üç düzeyde ifade ettiği açıklanmıştır.

Sonuçta bu yazıda; mizaçtan oluşan değerlerden köken alarak toplumsal bir ahlaki olgunluğa ulaşmayı hedefleyen bir eğitim yaklaşımının, bireyleri mizaç temelinde değerlendiren bir bakış açısına ihtiyacı olduğu görüşü öne sürülmüştür. Bu çerçevede eğitimcilere mizaç temelli bir yaklaşımla, toplumsal olgunluk düzeyini yükseltebilecek bir değerler eğitimi yaklaşımının kavramsal temelleri önerilmeye çalışılmıştır.